7 Eylül 2017 Perşembe

İskender ile Mücahit

Birgün İskender ile arkadaşı Mücahit Manavgat Nehri kenarında dolaşıyorlardı. Aralarında şöyle bir sohbet geçti.
Mücahit: Bu hayat çok anlamsız, neden yaşadığımı, niye burada olduğumu bir türlü çözemiyorum. İskender, sahi biz neden buradayız?
İskender: Hayatımızın büyük resmi bu aslında: Hayatımız hızla geçiyor. Nereye gidiyoruz? Neden sınırsız evrendeki küçücük nokta kadar bu yuvarlak kara parçasının üstündeyiz.
Biraz zihnimizi geriye çekip hayatımızın büyük resmine baktığımızda her şey çok kısa, kısalık anlamsızlık demek... Bazı çocuklar 1 yaşında iken ölüyor... Bazı kelebekler daha 5-6 gün yaşamadan bu hayattan gidiyorlar...Sevdiklerimiz bir bir gözümüzün önünden kayboluyorlar...Peki bu tüm bunların bir anlamı var m?
Dışarıdan çekilmiş dünya resimlerine baktığımda burada neden var olduğumu hep sorguluyorum.. Neden varım?
Mücahit: Hatırlarsan ben sana sordum.
İskender: ) Evet Mücahit. Aslında bu soruları ben de uzun süre düşündüm. Birazdan vardığım bazı sonuçları seninle paylaşacağım.
Mücahit: İnsanlarımızın bu hayatın içinde vardığı derin bir sonuç var: sorgulayan düşünen insanlara ''Sorgulama, düşünme yoksa kafayı yersin'' derler. Bilgece bir sonuç (!) değil mi?
İskender: Evet gerçekten harika. Zaten istatistikler insanlarımızı doğruluyor... çok düşünen ve sorgulayan insanların ülkeleri şuan dünyanın en berbat ve geri kalmış ülkeleri...(!)
Mücahit: Katılıyorum (!)
İskender: Neyse bırak lak lakı Mücahit. Konumuza dönelim. Bu konuyu hep düşünürdüm. En anlamlı şey bir Tanrının var olması ve Cennetin olmasıydı. Bundan sonra sonsuz bir hayata açılmamız. Hiç ölmememiz... Sevdiklerimizle orada görüşmemiz.... Ölümsüzlüğün olması....
Mücahit: Ben öyle şeyleri saçma buluyorum. Hani nerede bir Tanrı? Hani nerede Cennet, cehennem? Tanrıyı kim görmüş? Cennete gidip gelen mi var?
İskender: Mücahit dur sakin ol. Kendini kaybetme hemen.
Mücahit: Ben gözümle görmediğime inanmam. Ahanda bana birisi Tanrıyı göstermezse inanmam. Bana Cenneti göstermezse inanmam.
İskender: Mücahit valla kendini iyice kaybettin. Neden bu kadar sert reaksiyon gösteriyorsun. Ben şahsen herşeyi dinlenmeye değer görürüm. Yanlış olduğuna dair deliller görürsem yanlıştır derim, doğru olduğuna dair deliller görürsem doğrudur demek zorundayım. Bu tepkini anlıyorum. Tarih boyunca din adına, Tanrı adına birçok zulümler işlenmiş.
Mücahit: Bana din deme. Görmüyor musun? Bu kadar çelişki, bu kadar anlamsızlıklar hep dinlerde var. Adamın biri geçen televizyona çıkmış şunu diyor: Hz Muhammed ''deve sidiği içebilirsiniz, şifadır. Hatta kız çocuğunun çişi üzerinize dökülünce yıkayın erkek çocuğunkini yıkamak zorunda değilsiniz'' demiş, diyor. Fare zehiri yoğurda katılınca şifa oluyormuş diye söylemiş. Sahih Hadis kitaplarında varmış hatta bunlar. Allah aşkına böyle saçmalık olabilir mi İskender?
İskender: Mücahit haklısın olamaz. Bu saçmalıkları görerek inancını yitirmekte gayet haklısın. Eğer iddia edildiği gibi bir Tanrı varsa ve İddia edildiği gibi Muhammed O'nun elçisi ise bu saçmalıkları söylemiş olamaz. Ama din diye anlatılıyor.
Olayı biraz temelden almak istiyorum.
Önce bir Allah var mı yok mu? Ve iddia edildiği üzere mesaj göndermiş mi? Onu sorgulayalım.
Şimdi sana kesin ve bilimsel olarak var olduğunu ve mesaj gönderdiğini ispat edeceğim. Hazır mısın?
Mücahit: Bilimsel mi? Öyle bir şey nasıl olabilir ki? Deney falan mı yapacaksın?
İskender: Evet Kuranın sayfaları Avrupada ünlü bir laboratuarda bir çözeltinin içine konulmuş, sonra uçmaya başlamış ve konuşmuşlar.
Mücahit: (Anlamsız bakışlar)
İskender: (Kahkaha atarak) tabiki öyle değil Mücahit. İnanmadın herhalde buna.
Mücahit: Hala ne diyeceğini merak ediyorum. Bilimsel olarak ne diyeceksin acaba?
İskender: Mücahit aslında 27 Ekim 2016 tarihinde bunu farkedince ben de şok olmuştum. Hakikaten hani derler ya küçük dilimi yutmuştum. Kuranda insan üstü bir matematiksel yapı var.
İnanılmaz bir şey oldu. 1974 yılında Dr. Rashad Khalifa ''Allah'a ait olduğu iddia edilen'' Kuranı bilgisayara koyunca, bu kitabın içinde insanüstü bir matematiksel yapı buldu. İnsanüstü diyorum çünkü hesap makinelerine sığmayacak büyük sayılardan bahsediyorum. Ancak bilgisayar programları ile hesaplanabilir.
Bunu orta çağda matematiğin daha çok zayıf olduğu zamanlarda, heleki o coğrafyada ''bir insanın'' yapması imkansızdı.
Dolayısıyla şu sonuca ulaşıldı:
Demek ki, bu iddia edildiği gibi Bir Tanrı'dan geliyor.
Demek ki Tanrı var.
Demek ki Cennet ve Cehennem var.
O zaman yukarıdaki tüm karmaşıklıklar bir anlam buldu. Sonsuz bir hayatın olduğunu artık en nihai bilim olan matematikle bilebiliyoruz.
Mücahit: Peki deve sidiği, fare zehiri?
İskender: Mücahit Kuran Allah tarafından Muhammed Peygambere indirildi. Muhammed Peygamber vefat ettikten sonra siyasi olaylar, çekişmeler, iktidar savaşlarından dolayı Peygambere atfen birçok hadis uyduruldu. Veya hristiyanlıktan ve yahudilikten geçenlerin uydurduğu yine Peygambere ait olduğu iddia edilen sözler. Öyle ki, bunlar 2 milyonu geçmişti. Her gelen keyfine göre bunu Peygamber söyledi diyordu. 250 sene sonra Buhari, Tirmizi isminde bazı kişiler bunları sözde objektif metodlarla toplamaya başladılar. Kulaktan kulağa gelen kimin söylediği belli olmayan sözlere kesin peygamberdendir demeye kadar gittiler.
Yani anlayacağın şuan çevremizde gördüğümüz dinin iki kaynağı var:
1. Kuran
2. Hadis ve sünnet.
Kuranın Allahtan geldiğini matematiksel olarak biliyoruz. Ama ikincisinin Peygamberden olduğunu bilemeyiz. Kaldı ki Allah Kuranda ''Sizi sadece Kuran'dan sorumlu tutacağım'' diyor. Kuran Tam (6.19) Kusursuz (6:38) ve Detaylıdır (6.114,115) diyor. Tüm bunlara rağmen Kurana inanmayıp Peygamberin yazdırmadığı, 4 halifenin yazdırmadığı hatta yaktırdığı, Allah'ın korumadığı Peygambere ait olmayan sözler din kaynağı yapılınca yüzyıllardır olan dini kaos süregeldi.
Mücahit: İlginç bunları ilk defa duyuyorum. Sen sadece Kuran kaynak olarak alınmalı mı diyorsun?
İskender: Evet kesinlikle. Sadece Kuran, Tüm Kuran, Kuran dışında başka hiç bir şey. Eğer bu sözlerin Peygambere ait olduğunu kesin bilseydik, Kuranı anlamak için göz önünde bulundurabilirdik. Ancak bu sözlerde Allahın Kurana yazmadığı onlarca yasak, hüküm, ceza var. Allah Kuran tamdır derken, Peygamber hiç ekstra bir ceza (mesela taşla öldürme) koyar mı? Allah'ın hükmünün yanında hüküm olmaz derken hiç Allah'a eş koşar mı? Peygamber Kuran'a uymamazlık yapar mı?
Mücahit: Öyle bir şey olamaz. Onun ağzından çıkmışsa bu kitap, kendi ağzından çıktığına aykırı bir şey söyleyemez..O zaman o kadar düşmanı vardı.. ''Yaw işte sizin Peygamberinizi orada farklı söylüyor, burada farklı söylüyor'' derlerdi. Mantıksız...
İskender: Evet, Kuranı Allah gönderdi diyen birisi hiç ona aykırı davranır mı?
Mücahit: Evet katılıyorum.
İskender: Mücahit müslüman mı oldun?
Mücahit: Dur daha Matematiksel Mucizeyi araştıracam.
İskender ile arkadaşı Mücahit'in tartışması devam edecek...

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Muhammed Peygamber'den Sonra Elçi Geldi mi?

Muhammed Peygamber'den Sonra Elçi Geldi mi?


Biraz ezber bozup gerçekleri arayalım.

Zaten tek seçeneğimiz bu.

Diğer seçenek ise körü körüne anadan-babadan-çevreden ne gördü isek ona sorgulamadan inanmak...

Ama bu bana çok güvenli gelmiyor.  Ebedi hayat noktasında özellikle güvenli değil...Sorgulamadan inanmak ahiret için büyük bir risk oluşturuyor.

İnsanlar rahatlarını bozmak istemezler. Sorgulamak çeşitli riskleri beraberinde getirir. Mesela sorgulayınca ulaştığınız gerçekleri kabul etme ''riskiniz'' vardır. Bu gerçekler sosyal hayatınızı derinden etkileyebilir. Bir anda tüm ailenizi, eşinizi, dostunuzu karşınıza alıvermişsinizdir. Bu bir risktir. Sorgulamak, ama iyi niyetli, gerçekleri arama niyeti ile sorgulama bizleri nereye götürürse götürsün en güvenli ve en güzel yoldur. Bu herkesin üzerinde mutabık kalacağı bir nokta. İsterse çevremizdeki herkesi silip süpürsün...

Aşağıdaki konuda bir sorgulama yapmak ve objektif olmak birçok klişe ve yanlış inancı sarsabilir.

Geleneksel dinde (Sünni, Şia) Muhammed Peygamber'den sonra hiçbir elçinin [Resul] gelmeyeceği ifade ediliyor.

Peki Rabbimiz Kur'anda ne diyor? Bunu değerlendirelim...

Kuran-ı Kerimde ''Resul ve Nebi'' kavramları geçer. Bu ikisinin tanımı ayetlerde verilen örnekler ile çok net bir şekilde ayrılmıştır. Aşağıda paylaşacağım ayetlerde bu ikisinin ayrımı anlaşılacaktır.

[3.81] ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: 'Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,' demişti. Onlar 'Kabul ettik,' deyince, 'Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,' demişti.

Bu ayetten;

Nebi: Kendisine kitap verilen

Resul: Var olanı doğrulayan (doğru olduğunu gösteren) olduğu net bir şekilde anlaşılır.

Bu ayetten anlıyoruz ki, Allah daha insanlığı dünyaya göndermeden önce tüm Peygamberleri topluyor ve onlarla sözleşiyor. Ve bir ''Misak'' yapıyor. Onları gönderdikten sonra, onlarla beraber gönderdiği kitapların doğru olduğunu (yani gerçekten Allah'tan olduğunu) gösterecek bir elçi (resul) göndereceğini söylüyor. Basit bir mantıkla Hz. Muhammed, Peygamber olduğuna göre, yani kendisine kitap verildiğine göre Ondan sonra Kuran-ı Kerimi doğrulayacak bir Elçi gelecektir.

Ancak geleneksel dinde Son Elçi'nin Muhammed Peygamber olduğu iddia ediliyor. Deniliyor ki 3.81 ayetinde Allah diğer peygamberlerle sözleşmiş ve Muhammed Peygamberi göndereceğini söylemiştir. Evet Allah bunun iddia edilip gerçeklerin gizleneceğini bildiği için bu ''misakı'' Muhammed Peygamberden de aldığını 33.7'de ifade ediyor.

[33.7] Nebilerden (peygamberlerden) misak (söz) almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan... Onlardan sapasağlam bir söz almıştık.

Burada Senden de diyerek orada misak aldığı Peygamberlerden birisinin de Muhammed Peygamber olduğunu söylüyor. Buradan da açıkça anlıyoruz ki Muhammed Peygamber'den sonra kesinlikle bir elçi gönderilecek.

Şu ayete de dikkatinizi çekiyorum:

[33.40] Muhammed, adamlarınızdan herhangi birisinin babası olmadı. Ancak o ALLAH'ın elçisi (rasulü) ve son peygamber (nebi) oldu. ALLAH her şeyi iyi bilir.

Peki burada neden SON RESUL VE SON NEBİ dememiş de, özellikle Allah'ın ELÇİSİ ve SON NEBİ demiş?

Evet, Yüce Kitabımızı okumaya ve anlamaya, hurafelerden kurtulmaya devam edelim.

Şimdi başka birkaç ayet daha paylaşacağım.

[72.25] De ki, 'Size söz verilen (kıyamet) yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi belirlemiştir bilmiyorum.

[72.26] O geleceği bilendir; ve O sırrını hiç kimseye göstermez.

[72.27] Ancak seçtiği bir elçi hariç; nitekim O, o elçiden önceye ve sonraya ait bir gözlem sunar.

[72.28] Böylece, elçilerin Rab'lerinin mesajını ilettikleri ortaya çıksın. O onların yaptıklarını tümüyle kuşatmıştır ve herşeyi sayı olarak hesaplamıştır.

Bu 4 ayetten şunları anlıyoruz: Muhammed Peygamberin kıyametin tarihini bilmediğini görüyoruz ve Allah'ın kendisinden başka bir Elçiye (Dikkat!! Nebi değil, Resul...) göstereceğini görüyoruz.

Bu elçinin özelliklerini de sayıyor.

1. Kıyametin tarihini bildirecek

2. Kendinden önceye ve sonraya ait gözlemler sunacak.

3. Tüm Elçilerin Rab'lerinden getirdikleri mesajın gerçekten Allah'tan geldiğini gösterecek.

4. Allah'ın herşeyi sayı olarak tespit ettiğini gösterecek.

Yukarıdaki ayetlerin hepsinden şu anlaşılıyor: Muhammed Peygamber dahil tüm Peygamberlerden sonra ''Misak Elçisi'' gelecektir.

Peki her ben elçiyim diyen Allah'ın elçisi midir. Çok şükür Rabbimiz bu konuda da bizleri bilgilendiriyor. Kuran'da Elçilerin 3 temel özelliğini sayıyor. Bu 3 kritere uyması gerekiyor.

1. Tevhide çağırması, yani şirkten insanları Tevhide, birliğe çağırması
2. Bundan dolayı kimseden ücret istememesi.
3. Kendisinin elçi olduğunu gösteren, Allah tarafından verilmiş bir mucize ile gelmesi.

Peki gelmiş mi bu elçi?

Mevcut dinler bu kadar bozulmuş iken, dinler adına binlerce hurafe uydurulup kanlar akıtılırken, Yüce Rabbimizin rahmeti ile samimi insanları bu karanlıklardan aydınlığa çıkaracak, yukarıdaki açıkca müjde verilen Misak Elçi gelmiştir.

Bu Elçi Rashad Khalifa (Reşad Halife) dır.

Durun hemen, bunu ben söylemiyorum. Yine Kurandan, yani Rabbimizden öğreniyoruz.

En önemli kriterle başlayalım.

1. Kendisinin Allah'ın Elçisi olduğunu gösteren bilgisayar çağına uygun büyük bir mucize (74.35) ile geldi. Kur'andaki 19 mucizesi ile gönderildi. Bu mucizeyi inceleyin lütfen.

2. Bu mucize ile Kur'anın ve diğer kitapların Allah'tan geldiği matematiksel olarak, hiçbir ateistin, hristiyanın, yahudinin...vs itiraz edemeyeceği şekilde doğrulamış oldu.

3. Allah'ın herşeyi sayı ile tespit ettiği ortaya çıktı [72.28]

4. Kıyametin tarihi Kur'andan gösterilmiş oldu.

5. Misakın Elçisi Tevhide yani Tek ve Yalnız kaynak olan Kur'ana çağırdı.

Herkes kendi özgür iradesi ile ve aklını kullanarak sorgulama yapıp inceleyebilir.