Tanrı'nın gerçek elçileri bir yorum, zan ve çıkarsama üzerine mi elçilik ilan ederler, öyle hissettikleri için mi bu ilanı yaparlar? ''Ey halkım! Ben elçi olduğumu hissediyorum'' gibi bir duyuru Tanrı'nın sisteminde var mı? Veya ''Ben elçi olduğumu hissediyorum, oldukça eminim, şimdi bana uyun demiyorum'' gibi bir duyuru Tanrı'nın sisteminde görülmüş müdür?
[26:106] Kardeşleri
Nuh onlara dedi ki “Doğru kimseler olmaz mısınız?
[26:107] “Ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
[26:108] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin.
[26:124] Kardeşleri
Hûd onlara dedi ki “Doğru kimseler olmaz mısınız?
[26:125] “Ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
[26:126] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin.
[26:142] Kardeşleri
Salih onlara dedi ki “Doğru kimseler olmaz mısınız?
[26:143] “Ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
[26:144] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin.
[26:161] Kardeşleri
Lut onlara dedi ki “Doğru kimseler olmaz mısınız?
[26:162] “Ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
[26:163] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin.
[26:177] Şuayb
onlara dedi ki “Doğru kimseler olmaz mısınız?
[26:178] “Ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
[26:179] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana
itaat edin.
[43:46] Örneğin biz
Musa’yı kanıtlarımızla Firavun’a ve onun kıdemlilerine gönderdik, “Ben kâinatın
Rabbinden bir elçiyim” diye ilan ediyordu.
Hûd
[7:65] Ve Âd’a
kardeşleri Hûd’u gönderdik. Dedi ki “Ey halkım! TANRI’ya tapın; sizin O’nun yanında başka bir tanrınız yoktur. O
halde doğruluğu gözetecek misiniz?”
[7:66] Halkından
inkâr eden ileri gelenler dediler ki “Görüyoruz ki akılsızca davranıyorsun ve
biz senin bir yalancı olduğunu düşünüyoruz.”
[7:67] O dedi ki “Ey
halkım! Bende akılsızlık yok; Ben kâinatın Rabbinden bir elçiyim.
Tartışmalar sırasında, ''Berker sen bir elçi misin?'' sorusuna uzun süre yanıt vermekten kaçınan Berker'e en son Mehmet Kablama bıkıp, cevap şıklarını da kendisi yazıp şöyle soru sordu ve nihayet Berker'in ağzından bir laf alınabildi.
Peki, elçiler duyuru yaptıktan sonra ''ben size hemen gelin ve bana uyun demiyorum'' demişler mi? Tanrı'nın sisteminde böyle bir belirsizlik ve kaos var mıdır? Yukarıda Tanrı'nın elçilerinin ne kadar net, açık konuştuklarını, apaçık bir mesajlarının olduğunu ve insanları bu mesaja itaate çağırdıklarını gördük. Sadece elçi olduğunu hisseden ve itaat beklemeyen bir elçi örneği gördünüz mü?
[26:108] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin. (Nuh)
[26:126] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin. (Hud)
[26:144] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin. (Salih)
[26:163] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin. (Lut)
[26:179] “TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat edin. (Şuayb)
[3:50] “Önceki
kutsal yazıyı—Tevrat’ı—doğruluyorum ve
size yüklenen belirli haramları kaldırıyorum. Size Rabbinizden yeterli kanıtla
geliyorum. Bundan dolayı, TANRI’yı
gözetin ve bana itaat edin. (İsa)
[43:63] İsa
kanıtlarla gittiğinde dedi ki “Ben size hikmeti getiriyorum ve tartıştığınız
bazı konuları açıklığa kavuşturuyorum. TANRI’ya derin saygı duyun ve bana itaat
edin. (İsa)
90. Ve Harun
onlara şöyle demişti, “Ey halkım! Bu sizin için bir testtir. Sizin tek Rabbiniz
En Lütufkâr Olan’dır, öyle ise beni izleyin ve emirlerime itaat edin.” (Harun)
Elçilerin gönderilmelerinin YEGANE amacı ''kendilerine itaat edilmesidir.'' Bunun aksini söyleyen birisi elçi olabilir mi?
Kayıtsız-Şartsız
Teslimiyet: Gerçek İmanlıların Özelliği
[4:64] Biz TANRI’nın iradesi ile kendisine itaat
edilme amacı dışında hiçbir elçi göndermedik. Onlar ruhlarına kötülük
ettiklerinde sana gelselerdi ve bağışlanma için TANRI’ya dua etselerdi ve elçi de bağışlanmaları için dua etseydi, TANRI’yı, Günahlardan Kurtaran, En Merhametli
Olan olarak bulacaklardı.
Elbette bu ifşa olduktan, yani vahiy alınmadığı ortaya çıktıktan sonra, oluşturulan kapalı gruplarda artık bu boşluğun doldurulması gerekiyordu. ''Elçiliğin kriterleri arasında yok'' gibi tevillerle kendilerini inandırıp yapılan hesaplamalar vahiy olarak adlandırıldı ve insanlar itaat etmeye başladı. Ancak bir kere vahiy alınmadığı, Tanrı'nın iradesiyle ifşa olmuş ve belgelenmişti.
Kuran'a göre, Tanrı'nın sisteminde, elçiler Tanrı'dan bizlere bilgi taşıma araçlarıdır. Bu bilgilerden bir tanesi de ''kendilerinin elçi olduğuna veya Kuran'da isimlerinin kodlandığına veya kastedilenin kendisi olduğuna dair'' BİLGİYİ bizlere iletirken ''vahiy'' almalıdırlar. Örneğin, Yasin suresinde belirtilen elçinin Reşad Halife olduğu bilgisinin bize taşınırken vahiy yoluyla taşınması örnek verilebilir.
Tanrı Bizimle Nasıl Haberleşir
[42:51] İnsanoğlu TANRI’yla, vahiy yoluyla veya bir bariyer arkasından veya O’nun irade ettiği şeyi vahyettiği bir elçi göndermesi dışında haberleşemez. O, Yüceler Yücesidir, Bilgeler Bilgesidir.
''Vahiy almadım ama bekliyorum, Cebrail'den görev getirmesini bekliyorum'' diyerek daha böyle bir görev almadığı ifşa olan ve ''elçi olduğunu hisseden'' birisinin ''elçilik ilanı'' Tanrı'nın sisteminde var mıdır? Rabbimizin sistemi kesin ve net değil midir?
Dahası ''kesin vahiy alacak'' gibi söylemlerle bir adım ileriye gidip Tanrı adına konuşmak, zan ve tahminde bulunmak örneği görülmüş bir şey midir?
Aşağıda bazı müminlerin Tanrı hakkında konuşurken olan tavırlarına ve derin saygılarına bazı örnekler vereceğim.
Yakın zamanda gelen Reşad Halife, onca kanıta rağmen Cebrail gelince ''Tanrı adına emin olmalıyım'' derin saygı ve dikkatini gösterdi. ''Sen elçisin'' diyen Cebrail'e Meryem'in gösterdiği tavrı gösterdi, çünkü Tanrı adına bir şey söylemeden önce tam emin olmalıydı. Tanrı bununla bize bir şeyler öğretiyor olabilir mi? Meryem onlarca mucizeye tanık olmasına rağmen, Cebrail gelince ''Şeytan olabilirsin'' temkininde bulunup yine Tanrı'ya zan ve tahmin atfetmeme sınırını koruyup derin saygıyı muhafaza etti mi? Peki Tanrı, Meryem'in tavrı ile bize ne öğretmektedir sizce?
Üç yıl boyunca kendi ismini, aile bireylerinin ismini ve yakın bir arkadaşının ismini Kuran'dan arama cüreti gösteren birisinin tavrı ile yukarıdaki tavırlar aynı mıdır? Tanrı'ya derin saygı duyan birisi bunu nasıl yapabilir? ''Ben ego olur diye ismimi arayamadım'' diye bir mümin tavrı var mıdır burada?
Diyelim ki, bulunan her şey doğru ve gerçek olsun, ''seni kastettiği ne malum?'' sorusu sorulması gereken bir sorudur. Bunlar 10 yıl sonra gelen birine ait ''veriler'' ise? Kaldı ki, keyfilikler çokça, apaçıklık ve dizçöktürücülük yok.
Peki bu Tanrı'ya zan ve çıkarsama ile, keyfiliklerle dolu durumun meyveleri neler? ''Siz tebliği bırakın, boşuna uğraşmayın, oturun bir köşede tövbe edin'' diyen son ürünler oluştu. Teslim Olanların tebliğde en yoğun olduğu dönemde, onları kapalı bir grup haline getirilmesi, kendi tebliğ yapma tenezzülünü göstermeyen sözde elçinin takipçilerinin geldiği son durum size bu işin rahmani mi, şeytani mi olduğu konusunda fikir verecektir.
Duman (azap) gelmesi için mesajın tüm dünyaya ulaşması gerekmiyor mu? Reşad Halife'nin mesajı daha dünya tarafından duyulmadan, mesaj tam olarak insanlara ulaşmadan veya ulaşmaya başlamışken, üstelik elçilerin tüm dünyaya duyuru görevi varken, kapalı kapılar arkasında durmayı tercih eden, teslim olanların tebliğ yapma ve duyurma şevkini kırmaya çalışan bir oluşum ilahi midir, şeytani midir?
Öyle hissediyorum ki, Şeytan aynı metodu kullanıyor: Elçi olduğunu sadece hisseden, kesin bir bilgiye sahip olmayan ''Ben de bir elçi olabilirim belki'' deyip teslim olanları, Tanrı uğrunda gece gündüz çaba göstermek varken suni bir gündemin içine sokmak, ''hele bir bakın, deneyin, ben elçi miyim acaba'' demek ilahi midir, şeytanî midir?
Yorumlar
Yorum Gönder